Dean Alone

Hogwarts kapanmış tatile girmişlerdi. Nedense okulun kapanmasına hem üzülmüş hem de sevinmişti. İnsanları kızdırmak en büyük hobisiydi. Şimdi bu en büyük hobisinden mahrum kalacaktı. Fakat gene de tatile girmek bu kusuru çabucak kapatmıştı. Çünkü babasının daha önceden çok gizemli bulduğu bir ada sözü vardı oraya gideceklerdi. İstediği arkadaşını da çağırabilecekti. Oda en yakın gördüğü arkadaşını çağırdı. Zeger’in peşine birini takacağını bilmiyordu tabiî ki… Yanında ki kızı görünce ona öldürücü bakışını atmıştı. Sözde onun bulduğu mağarayı birlikte keşfedeceklerdi. Ayak bağı olabilecek kimseyi çağırmamasını tembih etmişti. O ise yarı muggle olan bir cadıyı çağırmıştı. Onu yakasından tutup bir köşeye çektiğinde "Sana başka kimseyi çağırma de-me-dim mi?" diye direterek konuşmuştu. Zeger ise onu sakinleştirmeye çalışır bir şekilde "Hey dostum sakin ol o benim en yakın arkadaşım. Hem bize ayak bağı olmayacağına sana yemin edebilirim." Dean devam etti. "Bir muggle nasıl ayak bağı oluyosa bu yarı muggle da öyle ayak bağı olacak... Göz kulak olda başımıza bela açmasın." diyerek silkeledi. Zeger derin bir nefes verdi. Şimdilik izin verdiğini biliyordu. Bu onun için yeterliydi.

Yarın olduğunda o büyük mağara için hazırlanmışlardı. Yola çıkalı 1 saat geçmesine karşın ortada kumsaldan başka bir şey gözükmüyordu. Zeger koşarak Dean'ın yanına geldi "Daha ne kadar yürücez dostum bacaklarım uyuştu artık." Dean göz ucuyla ona bakıp "O kadar süpürgeye binersen hamlaşman gayet normal." diyerek yürümeye devam etti. "Kumsalın ucunda demiştim o yüzden 1 saat daha yürümemiz gerekiyor. " Sara kumsala oturup Dean'a baktı yorulduğunu belli etmeye çalışarak. Dean duraksayıp "Hadi ama sen yarı muggle sın koşu felan yapmıyor musun?" diyerek alaylı bir gülümseme attı. Sara sinirlenerek Dean'ın yanından hızla geçti. Anlaşılan onu kızdırmak işe yaramıştı. Oraya gidene kadar daha sorun çıkarmayacağını biliyordu.

Mağaraya vardıklarında hepsi yorulmuştu. Yüzüne kaç defa su çarptığını hatırlamıyordu fakat iyi gelmişti. Biraz oturduktan sonra içeri doğru yürümeye başladılar. Asasını çıkartıp lumos büyüsünü yaptı. İlerlemeye başladı. O kadar muazzam bir görüntüsü vardı ki… Her bir karesini hareketli fotoğrafa çekmek istiyordu. İlerlemeye devam etti. 2 yol ayrımından sola döndü. Biraz sonra çok garip bir görüntüyle karşılaştı. Mağaranın zemini de büyükçe yuvarlaklar vardı. İçi suyla doluydu fakat suyun içinde birçok ışık süzmesi oynuyordu. Sanki ruhlar hapsolmuş ve çıkmaya çalışıyorlarmış gibi bir görüntü vardı. Sara hemen yanına yaklaşıp "Çok güzel." demeye başlamıştı ki... Dean hemen atladı. "Çok yaklaşma çukurlarda ters bişiler var bu durumdan pek hoşlanmadım." diyerek yanına gitmeye çalıştı. Sara ise kumsalda ve burada ters davranmasından sinirlenip elini suya sokmuştu bile…

Çok fazla değil. Birkaç dakika sonra kızın kolundan biri aniden çekmişti. Dean "Lanet olsun!" diyerek sarayı tutmak için hamle yaptı. Ama nafile olmuştu. Zeger’e dönüp "Lanet olsun neden sürekli peşimize birilerini takarsın ki..." diyerek çıkıştı. Zeger ise "Ama biliyorsun o benim en iyi arkadaşlarımdan biri..." dedikten sonra Dean gözlerini yan devirip "Şuna hoşlandığım ama bir türlü itiraf edemediğim kız desene tamam şimdi sen burada kalıyorsun ben suya dalıyorum dikkatli ol bide seni kurtarmaya çalışmayım aslında şeytan bırak gebersin diyor da neyse..." diyerek üzerindeki tişörtü çıkarttı. Zeger ona bakarak "Tamam." bunu istemeyerek söyledi besbelliydi. Zeger e dönüp "Bana bak asanı elinden bırakma uzun süre çıkmazsam da git bulabildiğin en yakın yerden yardım çağır tanrı aşkına sürekli başınızı belaya sokmayı nasıl başarıyorsunuz anlamıyorum ki…" Zeger yüzme bilemediği halde neden saçma konuşurdu. "Sen çıkmazsan bende gelirim ol." Daha sözünü tamamlayamadan Dean bağırmıştı. "Bir tane baş belası yetmiyordu sende gel tam olsun bak bana çıkmazsam saçma sapan bir harekette bulunma git yardım çağır zira tut ki beni dinlemeyip daldın şans eseri hepimiz kurtulduk o zaman benden çekeceğin olur haberin olsun." diyip suya girdi.

O anda dışarıda çarptığı suyla bedenine çarpan su bambaşkaydı. Resmen buzun içine dalıyormuş gibi soğuktu. Vücudunun ister istemez kasıldığını fark etti. Etrafına baktığında o an bir hayaletin bedeninden geçmesinden dolayı şoka girdi. Ama bunu atlatması fazla sürmedi. Başını sallayıp etrafına baktığında binlerce ruh olduğunu gördü. Işık süzmesinin sebebi tahmin ettiği gibi olduğunu fark edince nedenini anladı. Asası ile etrafa bakarken aşağıda yüzgeçleri olan birinin Sara’yı suyun içinde sürüklediğini gördü. İçinden "Lanet olsun neden tüm bunlar benim başıma gelmek zorunda beni dinleyip çok yaklaşmasa ölürdü san ki." dedi. Oraya doğru yüzmeye başladı. Yüzgeçleri olan yaratık onu hissetmiş gibi bir anda döndü. Göz göze geldiklerinde "Lanet olsun işte şimdi bittik." diye geçirdi içinden… Su halkı olduğu ap açıktı. Ona doğru hızla yüzmeye başladı. Asasını ona doğrultup "Conjunctivitis" görüşünü bozdu. Hızla Sara’ya doğru yüzüp belinden kavradı. Asasını sallayarak gözlerini kapadı. Deniz halkının çığlığı kulaklarını parçalıyordu. Tüm hızla su onları dışarı püskürttü. Nefes nefese bir süre öksürdü. "Lanet olsun şu halime bak sırılsıklam oldum. Beni dinlemeliydin bayan aptal. Senin yüzünden neredeyse geberiyorduk." diyerek kendisine gelmesi için Sara ya tokat attı. Tepki olmamasından sonra göğsüne bastırırken "Hadi kendine gel hadi sakın öleyim deme.!" dedi ve devam etti. Sara su püskürtünce derin bir ohh çekti. 2 dakika sonra Zeger aklına gelmişti. Anlaşılan ses soluk olmadığına göre çoktan yardım çağırmaya gitmişti.

Gözlerini kapatıp "Bende ne eksik diyordum." dedi. Sara nın kolundan tutup belini kavradı. "Hadi buradan çıkalım.Daha zeger'ı bulmamız gerek" dedi ve mağaranın çıkışına doğru yürümeye başladılar.

IV.Sınıf Hufflepuff Hufflepuff Hufflepuff