Sessizce akıp giden zamana aldırmadan tepkisiz bir şekilde düşünce denizinin içindeydi hala, çıkmaya da pek niyetli olduğu söylenemezdi. Yani şu an hayattan öylesine soyutlanmıştı ki Jarvis bile durumun farkında olmalıydı çünkü nefes almak dışında hiç hareket etmiyordu. Belki de rahatsız edeceğini bile düşünüyor olabilirdi. Sonuçta baykuşlar zeki canlılardı ve Jarvis Scarlett'a oldukça fazla değer veriyordu. Öyle ki bir keresinde ikizi her zamanki gibi odasında onu rahatsız ederken camdan içeri girip Stacy'i gagalamıştı tabi sonrasın da Scarlett onu elinden almasa onu saniyeler içinde öldürecekti ama tabi ki buna izin vermemişti. Jarvis bu hareketiyle başına gelebilecek her şeyi biliyordu yine de buna rağmen hiç bir işe yaramasa bile onu koruduğunu belli etmek istercesine uyguladığı bu hareketi ona ne kadar değer verdiğini gösteriyordu. Bunları düşünürken bir anlığına düşünce denizinden çıktığı hissetmiş olsa da saniyeler içinde denizin derinliklerine doğru çekildi. Jarvis ile ilgili çoğu anısı onu mutlu ederken o derinlerde başka düşüncelerle karşılaşmış ve karamsarlığın boynuna bağlanan bir taş gibi ona uyguladığı ağırlıkla daha derine batıyordu. Üzerine binen en ağır yüklerden birisi ise daha sadece bir kaç gün içinde başına gelen olaydı. Saldırıp kanını içtiği o kız ona oldukça anlayışlı davranmıştı ama çocuk o pekte insancıl bir şekilde davranmamıştı ona daha sı sanki ona bir yaratıkmış gibi bakmayı sürdürmüştü. Ama bu durumda ona nasıl kıza bilirdi ki çünkü haklıydı sonuçta bir hayvan gibi onun canını yakmış ve kanıyla beslenmişti. Sonrasında aklına gelen ilk düşünce ile ailesi ile olan son konuşmasıydı ve ima ettikleri şey neden ikizine benzemek zorundaydı ki dışarıdan bakıldığında herkesi inandırdığı cici kız görüntüsünün altında yatan şeytanı sadece kendi görüyor diye neden bu kadar üzerine gelmek zorundaydılar. Onun gibi olmak istemiyordu hepsi bu tamam belki iyi biri sayılmazdı ama onun gibi birine de dönüşmek istemiyordu kendi içinde yeterince acı çekerken etrafında ki herkese de acı çektirmesinin ne anlamı vardı ki. Belki de asıl anlaması gereken şey buydu ya da ne yaparsa yapsın anlamayacağı şey stacy'nin bunlardan nasıl bir zevk aldığıydı.
Tüm bu düşünce yığınıyla içinde bulunduğu deniz git gide daha da bulanık bir hal almıştı ve tabi onu dünyadan daha fazla soyutlaştırmıştı. En başta çıkmak istemeyen kendi olsa da şimdi istese de sanki çıkamayacak gibi hissediyordu kendini. Zaten dışarı da onu bekleyen kim vardı ki kucağında ki Jarvis ve arkadaşı Dean dışında ona değer verip yokluğunda onu arayacak kim. İkizi canı onunla uğraşmak istemediği zamanlarda kesinlikle ortalarda olmazdı. Tam her şeyi kabullenmiş ve artık çıkamayacağına inandığı anda kulağına gelen rahatsız edici ses tonuyla bir anda kendine geldi. Karşısındaki kişi ile göz göze geldiği ilk anda içinde oluşan nefret ve öfke neredeyse ikizine karşı duyduğu duygularla aynı ölçüdeydi. Nefret dolu bakışlarını onun yüzüne odaklamışken ağzından çıkan kelimelere kulak veriyordu. Söyledikleriyle onu sinir etmeye mi çalışıyordu sonuçta varlığı bile onu sinir etmeye yeterdi. " Ha ha ha çok komiksin Isabel noldu soytarılık yapacak başka birini bulamadığın için baykuşlarımı eğlendirmeye geldin " dedi. Her ne kadar bu sözleri ile onlara benzememek istemediği düşüncesi çelişiyor olsa da onların karşısında sessiz kalmak gibi bir niyeti yoktu. Devamında söylediği sözlere sadece sinir bir şekilde güldü ve Jarvisi yuvasına yolladıktan sonra " O yaratıkçık dediğin baykuşun bir adı var Jarvis unutmamışsındır her halde dimi hem ayrıca haklısın ben sorunlu biriyim bu yüzden neden arkana bile bakmadan yanımdan gitmiyorsun bilirsin ki sorunlu kişilerin her an ne yapacakları hiç belli olmaz yani canını yakmak istemem tabi bu acıtmayacağım anlamına gelmez " dedi.